1. Anasayfa
  2. Sağlık

Ağrı nedir? Ağrı nasıl oluşur?

Ağrı nedir? Ağrı nasıl oluşur?
0

Ağrı, beyne sürekli olarak gelen bir yığın bilgi arasında dokunma, basınç ve sıcaklık duyularına ilişkin mesajlar da vardır. Genellikle günlük yaşantımızda küçük uyarlamalara gerek gösteren bu dürtüler, bedenin dış dünya ile başlıca temas yüzeyi olan deride başlar.

O halde, bedenin en gelişmiş duyu organlarından bir kısmı deri (ve derinin farklılaşmış bir biçimi olan ağzı ve döl yolunu örten mukoza zarları) içeresinde yer almıştır.

Duyumların inceliği beden bölgelerine göre değişir; elin ayasında, parmak uçlarında ve dudak kenarlarında en fazladır. Sırtta, el ve ayakların üstünde en azdır. Derinin durumuna göre de değişir, kalınlık, üşüme ve kansızlık gibi nedenlerle azalır; incelik, temizlik ve alışkanlıkla artar.

Alıcı Türleri

Fiziksel duyular, belli uyarıları en iyi yanıtlayan farklılaşmış sinir uçlan, yani duyu alıcıları tarafından izlenir. Dokunma (2) ile basınç duyularını alan mekanik duyuları alıcıları (mekanoreseptörler) ve sıcak ile soğuk (5) duyuları ile ilgili ısı duyuları alıcıları (termoreseptörler), derinin içerisindedir.

Kaşınma, gıdıklanma ve titreşim duyularının kendilerine özgü sinir uçları yoktur. Kaşınma, ağrı duyuları alıcılarının düşük yeğinlikte uyarılması; ve gıdıklanma ise mekanik duyuları alıcılarının hafifçe uyarılması sonucu meydana gelir. Titreşim ise, basınç duyuları alıcıları aracılığıyla hissedilir.

Belirli bir dürtüye karşı duyarlılığın, bedenin her yanında aynı olması gerekmez. Derideki duyu alıcı alanların birbirinin üstüne bindiği bazı yerlerde duyarlılık çok artabilir ve birçok yerde de sinir uçlarının yoğunluğu değişir.

Sözgelimi, dil ve parmak uçlarında, sırt gibi beden bölgelerinden daha fazla duyu alıcıları vardır (bu, örneğin sırtımıza dokunan birisinin kaç parmağını kullandığına karar vermemizin niçin bu denli güç olduğunu açıklar). Duyu alıcıların pek çoğu önemli olmayan dürtülere alışır e bu nedenle de elbiselerimizin varlığını sürekli olarak duymayız.

Önemli dürtüler, omurilik yoluyla, beyinde talamus diye bilinen merkeze gitmek üzere sinir itkilerine çevrilir. Talamus, derideki duyu alıcılardan gelen dürtülerin belli belirsiz farkına varmamızı sağlarken (kesinlikle farkına vardığımız ince duyarlığın aksine), bunun niteliğini, yani hoşa gidip gitmeyeceğini belirler ve ayrıca ağrının değerlendirilmesinden sorumlu olabilir.

Ancak, talamusun asıl görevi, duyusal dürtüleri bütünlemek, yani bedenin farklı yerlerinden gelen aynı türdeki dürtüleri bir araya toplamak ve daha ileriye, beyin kabuğunun duyuları çözümleyen kısmına göndermektir. Talamusun altında yaralan hipotalamus adlı daha küçük bir oluşum, öteki görevlerinin yanısıra, beden ısısını da düzenler.

Ağrı Çeşitleri ve Açıklanması

Ağrı, canlı kalmamızda rol oynayan, en çarpıcı ve bazı yönleriyle en şaşırtıcı duyulardan biridir. Ağrı çeşitli biçimlerde duyulur. Parmağın kesilmesinde olduğu gibi, batıcı ağrı, şiddetli ve kısa süreli olup yerinin saptanması kolaydır. Yanıcı ağrı, yavaş gelişir, daha uzun sürer ve yer daha güç saptanır.

İç ağrı inatçıdır, çoğunlukla bulantı ile birlikte görülür ve esas kaynağından başka yerde duyulabilir. Yansıyan ağrının böyle olağandışı olmasının nedeni etkilenen bölgeden gelen dürtülerin, omuriliğe girip deriden gelen komşu sinirleri uyarmasıdır.

Hem duyusal sinir uçlan, hem de ağrı duyumlarını merkez sinir sistemine (omurilik ve beyin) ileten sinir yollarının çok çeşitli olması, özel ağrı sinirlerinin varlığına ilişkin görüş ayrılıklarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ağrı, herhangi bir sinir telciğinin aşırı derecede uyarılması sonucu olabilir. Bazen sinir yolunun zedelenmesi, bu yolun sonundaki alana yansıyan kendiliğinden ağrı oluşumu ve duyu yitimiyle sonuçlanır.

Çevre sinirlerindeki eski yaralardan oluşan, daha çok yakıcı nitelikte, kendiliğinden oluşan ağrı, yanıcı ağrı (kozalji) diye bilinir. Aynı şekilde, omurilik yada talamus gibi, daha merkezi yapıların zedelenmesiyle de kendiliğinden oluşan «merkezi ağrı» meydana gelir. Bir organın kesilmesinden sonra çok görülen garip duyumlar ise, imgesel ağrı olarak bilinir. Yanıcı ağrı, merkez ağrı ve imgesel ağrının tümüne, sinirsel (nörojenik) ağrılar denir.

Araştırmalar, hem insanların, hem hayvanların çocuklukta elde ettikleri deneyimler sonucu ağrı değerlendirmesini hızla öğrendiklerini göstermiştir. Zararlı dış etkenlerden aşırı korunmanın, ağrı duyma yada ağrılı dürtüleri değerlendirme yetisini zayıflattığına ilişkin kanıtlar vardır.

Duyum yetisinin bu biçimde yitirilmesi tehlikeli olabilir. Çünkü ağrı, dokuların zararlı etkenlere karşı korunmasını sağlayan ve hastalıkların yararlı bir belirtisi olan önemli bir koruyucu duyumdur. Kimi insanlar, ağrı duyusu yetisinde ileri derecede azalma yada bütünüyle yok olma diye tanımlanan ve hypoaesthesia diye bilinen, ender görülen bir merkez sinir sistemi anomalisine tutulmuşlardır. Bu gibi insanlar, normal olanlara oranla çok daha fazla yaralanma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar; üstelik tedavi gerektiren durumlarda acı da duymayacaklarından, ortalama yaşam süreleri kısadır.

Ağrı Psikolojisi

Ruhsal etkenlerden oldukça etkilenen ağrı, bütün öteki deneyimlerimiz gibi, bütünüyle özneldir (6). Sözgelimi, askerler, çok ciddi savaş yaralarının varlığını çok sonraları sezebilirler.

Ağrı eşiğinin ölçülmesinde geçerli tüm yöntemler eleştirilebilir ve bu konuda kesin olarak bilinenler ağrıya karşı, erkeklerin kadınlardan, kafa işçilerinin kol işçilerinden, tedirgin insanların dingin insanlardan daha duyarlı olduğudur.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir