1. Anasayfa
  2. Sanat

Çok Sesli Türk Müziği Nedir?

Çok Sesli Türk Müziği Nedir?
0

Türkiye’de çok sesli Türk müziğin kurumlaşması Cumhuriyetin kuruluşuyla yaşıttır. Ancak, bu konuya Cumhuriyet öncesi dönemden, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk çoksesli müzik hareketlerinden söz ederek başlamak yerinde olur.

Çok Sesli Türk Müziğinin Cumhuriyet Öncesi Dönemi

Fatih Sultan Mehmet zamanına kadar uzanan Batı müziğine ilgi, önceleri saray çevresinde kaldı, şehzadelerin sünneti ya da düğünü için yapılan eğlencelerde Batı’dan getirtilen toplulukların gösterileri, baleler ve ilk opera örnekleri zaman zaman ilgiyle izlendi.

1826’da Mahmut IInin Yeniçeri ocağını kaldırıp yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adlı orduyu kurması ve yeni kurulan orduya yeni tür müzik gerektiğini düşünmesi, çoksesli müziğin toplumumuza ilk kez ciddi bir biçimde sunulmasının başlangıcı oldu. Böylece, Selçuklulardan beri süregelen Mehterhane (Askeri Mızıka Takımı) dağıtıldı ve Mızıkai Hümayun kuruldu (1831- 1833).

Yeni kurulan bu topluluğun başına Batı’dan bir uzman getirtilmesi kararlaştırılınca, İtalyan elçiliği aracılığıyla ünlü besteci Gaetano Donizetti’nin kardeşi Giuseppe Donizetti getirtildi (1828) ve kendisine “Osmanlı İmparatorluğu mızıkalarının genel yetiştiricisi” unvanı verildi. Enderun’a bu iş için kırk kadar genç alındı. İtalyan yapısı çalgılar getirtildi ve bandodaki bu gençlere nota dersleri verilerek ilk çok sesli eğitim başlatıldı.

Donizetti Bey (sonradan Donizetti Paşa) ölümüne (1856) dek İstanbul’da kaldı. Ölümünden sonra yerine Pisa-ni adlı bir başka İtalyan getirtildi. Bu arada çoksesli müzik eğitimi görmek üzere Avrupa’ya da öğrenciler gönderildi.

Cumhuriyet’ten önce ilk çoksesli besteleri yazan ve bu konuda çalışmalar yapan müzikçileri şöyle sıralayabiliriz Enderun’daki Mızıkai Hümayun’ dan yetişen bandocularımızdan Yesarizade Necip Paşa (1815-1883), Ma-beyn mızıka kumandanı oldu ve Hamidiyye Marşı’nı besteledi.

Pisani’den sonra Mızıkai Hümayun’un başı ve armoni öğretmem olan Callista Guatelli Paşa (1856), geleneksel müziğimizi çoksesli piyano yazısına dönüştürdü. İlk çoksesli besteler genellikle bando müziği alanındaydı ve marş özelliği taşıyordu. İlk Türk bando yöneticisi Mehmet Ali Bey (1840-1895), İzmir ve Plevne marşlarının bestecisi olarak tanındı.

Bu arada Divan müziğimizi notaya geçirme çalışmalarında öncülük eden Notacı Hacı Emin Efendi (1845-1907), iki yüz elli kadar yapıtı bastırttı ve bu yayınları numaralayarak ilk nota kütüphanesini oluşturdu.

Müzikbilim çalışmaları içinde, Ali Rıfat Çağatay’ın Leon Hancıyan’la kurduğu Şark Musikisi Cemiyeti ile burada gerçekleştirilen Batı tekniğiyle geleneksel müzik uyarlamaları sayılabilir. Öte yandan, Ali Rifat Çağatay, Rauf Yekta ve Ahmet Irsoy ile birlikte Türk musikisi klasikleri dizisini yayımladı. İlk Türkçe müzik dergisi olan Alem-i Musiki‘yi Mehmet Baha Pars (1877-1953) çıkarttı ve on sekiz sayı sürdürdü.

Cumhuriyet öncesi yılları Cumhuriyet sonrası yıllara bağlayan müzikçilerimiz arasmda en ünlüsüyse Osman Zeki Üngör’dür (1880-1958). İlk kez konser kemancısı olarak yetiştirilen Zeki Üngör, 1917-1918 yıllarında Mızıka-ı Hümayun’un başına getirildi.

Bu toplulukta Viyana, Berlin, Dresden, Münih, Budapeşte, Sofya gibi Avrupa kentlerinde turnelere çıkan Osman Zeki Üngör, ilk kez bir Türk orkestrasının Avrupa’da sesini duyurdu. Bu turnede Beethoven’in Üçüncü Senon’si, Weber’in Oberon Uvertürü. Wagner’in Usta Şarkıcılar Prelüdü ve Tannhauser Marşı gibi başyapıtlar seslendirildi.

Osman Zeki Üngör, Donizetti Paşa’ dan sonra sırasıyla Guatelli, Aranda Paşa, Zati Bey ve Saffet Beyti izleyerek, Mızıka-ı Hümayun’u (Mızıka-i Hümayun, Sultan Mecit zamanında Makam-ı Hilafet Mızıkası adını almıştır) yöneten son şef oldu (Osman Zeki Üngör İstiklal Marşı’nın da bestecisidir).

Çok Sesli Türk Müziğinin Cumhuriyet Dönemi

Osman Zeki Üngör’ün yönettiği orkestra Batı turnesinden dönüşte bağımsız bir kadroya kavuşarak ilk konserlerini İstanbul’da Union Française’de vermeye başladı. Cumhuriyet’in ilanıyla, tam kadrosuyla Ankara’ya taşınarak (1924) 2021 sayılı yasayla Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bir senfoni orkestrası halini aldı (Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti). Kurumun Armoni Mızıkası Bölümü’yse Veli Kanık yönetiminde Milli Savunma Bakanhğı’na bağlandı. Riyaset-i Cumhur Orkestrası (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası). Adı sonradan Riyaset-i Cumhur Orkestrası, daha sonra da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası olarak değiştirilen söz konusu orkestranın başında 1934 yılma dek Zeki Bey kaldı. 1934’te yönetimi Ahmet Adnan Saygım üstlendi.

1935’teyse orkestranın başına Dr. Ernst Prateorius getirildi. Orkestrayı teknik yönden eğiten bu şefin ölümünden sonra (1946) görevi Haşan Ferit Alnar üstlendi. Onu A.B.D’li yönetici Robert Lawrence izledi. Orkestrayı 1961’de İtalyan Bruno Bogo, 1962’de Alman Otto Matzerath ve 1963’ten 1971’e kadar Gotthold Ephraim Lessing yönetti. Lessing, orkestralım dağarcığım geliştirmesinde büyük katkıda bulundu. Daha sonra jean Perrison ile Tadeusz Strugala da konuk şefler arasında yer aldı. Bu arada Hikmet Şimşek (1956’dan bu yana) ve Gürer Aykal (1974’ten bu yana) Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şefliğini yaptılar. 1981’den sonra da Rengim Gökmen orkestrayı yöneten şefler arasına katıldı.

Ankara Musiki Muallim Mektebi

Cumhuriyet döneminde Ankara, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası gibi büyük bir orkestraya kavuşurken Milli Eğitim Bakanlığı da çoksesli müziği ilk ve orta dereceli okullarda öğretebilecek öğretmenler yetiştirmek üzere. Musiki Muallim Mektebi’nin kurulmasına karar aldı.

1924’te açılan bu okulun başına orkestrayı yönetmekte olan Osman Zeki Üngör getirildi. Çoğunluğu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası üyelerinden oluşan eğitimciler, bu okulda öğretmen yetiştirdikleri gibi, orkestraya da sanatçı yetiştirdiler.

Ankara Devlet Konservatuvarı

1933’te Ankara Musiki Muallim Mek-tebi’nde. Maarif vekili Hikmet Bayur, bir uzmanlar kurulu toplayarak Milli Musiki ve Temsil Akademisi kurulması için girişimde bulundu. Osman Zeki Üngör, Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin ve Ekrem Zeki Ün ile şan öğretmeni Çekotovski’den oluşan bu kurul, ilk tasarıyı hazırladı. 1934’te çıkan bir yasaya göre kurulması kararlaştırılan bu Milli Musiki ve Temsil Akademisi’nin amaçlan şöyle özetlenmiştir a) Memlekette bilimsel esaslara göre milli musikiyi işlemek, yükseltmek ve yaymak) sahne temsilinin her dalında yeterli elemanlar yetiştirmek; c) müzik öğretmeni yetiştirmek.

Çalışmaları güçlendirmek ve konservatuvarın kuruluşunu gerçekleştirmek üzere yabancı uzmanlar getirtildi. Alman besteci Paul Hindemith 1935-1938 yılları arasında gelip giderek yaptığı incelemeler sonucu uzun raporlar hazırladı. Tiyatro ve opera konusu için getirtilen rejisör Cari Ebert ise 1936’dan 1947 yılma dek yurdumuzda çalışmalar yaptı.

İlk derslerine gene Musiki Muallim Mektebi binasında başlayan konservatuvardaki ilk öğretmen kadrosunu şöyle sıralayabiliriz Muhsin Ertuğrul. Cari Ebert. Halil Bedii Yönetken, Haşan Ferit Alnar, Zuckmayer. Adler. Bedreddin Tuncel. Cevat Memduh Al-tar. Ercüment Ekrem Talu, Ulvi Cemal Erkin, Ferhunde Erkin. Necdet Remzi Atak. Mahmut Ragıp Gazimihal, Necil Kâzım Akses. Azize Duru. İzzet Nezih Albayrak. Liko Amar. Mes’ud Ce-mü, Mithat Fenmen, Fuad Türkay, Su-ut Kemal Yetkin. Tahsin Banguoğlu. Cevdet Kudret, İ. Galip Arcan. 1940’ta Devlet Konservatuvarı yasası yürürlüğe girdi.

Ankara Devlet Konservatuvarının yerleşik bir eğitim kurumu olarak öğrenciler mezun etmeye başlamasından sonra. 1949’da Ankara Devlet Operası, aynı kuruluşa bağlı olarak 1960’ta da Devlet Balesi oluşturuldu. İstanbul Belediye Konservatuvarı. Birinci Dünya savaşı yıllarında İstanbul’daki Maarif Nazırlığı, Darülel-han (Nağmeler Evi) adı altında, yalnız Türk müziği öğreten bir okul açmıştı. 1923’te bu okulun müdürlüğüne atanan Musa Süreyya (1884-1932). Almanya’da müzik eğitimi görerek henüz yurda dönmüştü.

Darülelhan’a uluslararası çoksesli müzik eğitimi için gerekli bölümleri ekleyen Musa Süreyya, bu kuruma ayrıca, çoksesli bir koro, bir senfoni orkestrası ve bir armoni mızıkası kazandırdı. Darülelhan’ın ilk öğretmenlerini şöyle sıralayabiliriz Cemal Reşid Rey, Muhiddin Sadak, Seyfi ve Sezai Beyler, Hegey, Edgar Manas. Kari Berger, Ali Sezin, Nimet Vahid, Albert

Braun.Haşan Ferit Alnar.Mes’ud Cemil. Sonradan kurulan dördül gruplarının başına Viyana’dan getirilen Fre-derich von Statzer. uzun yıllar piyano öğretmenliği yapmış, adını Ferdi olarak değiştirmiş (1906-1974) ve bugün üne kavuşmuş pek çok piyanistimizi yetiştirmiştir.

1944’te Belediye Konservatuvarı adını alan bu kuruluş, ilk çoksesli koronun kurulmasına (Muhiddin Sadak tarafından), ilk oda müziği konserlerinin düzenlenmesine ve ilk yaylı çalgılar orkestrasının kurulmasına (Cemal Reşid Rey tarafından) öncülük etmiştir. İstanbul Şehir Orkestrası (İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası). 1934’te Cemal Reşid Rey’in kurduğu yaylı çalgılar orkestrası. Tepebaşı Tiyatrosunda ilk altı konserini verdi. Sonradan İstanbul Şehir Orkestrası’nın temelini oluşturan bu topluluğun ilk üyelerini şöyle sayabiliriz Semih Argeşo, Emine Erel. Hamit Alacalıoğlu, Seyfiye Abut, Muvaffak Gören, Sıtkı Bursalı.

Erdoğan Saydam. Adnan Er-geneli. Feyyaz Bey. Panayot Abacı. Harutyun Hanesyan, Perihan Birel, Hadiye Ötügen, Şeref Arel, Emel Aktolga. Lütfiye Karacaoğlu. Hüceste Cabaz. Raşit Eroktav, Remzi Dölensoy, Cari Glazer ve Eugene Glazer. Bu yaylı çalgılar topluluğuna, 1945-1946 yıllarında eklenen üfleme çalgılarla, orkestra bir “senfonik” nitelik kazandı.

Üfleme çalgılarla orkestraya katılanları da şöyle sayabiliriz Muzaffer Tema, Ömer Güntaş, Tevfik Çelen, Rıza Çetinoya, Zakar, Namık Önüt, Emin Oy, Mehmet Ergülen, Abdullah Orun. Bu orkestranın ilk seslendirdiği yapıl, Cesar Franck’ın Re Minör Senfoni’sidir. Bu arada kurulan Filarmoni Derneği’nin başlıca amacı, İstanbul Şehir Orkestrası’na destek olmaktı.

Afif Tektaş, Cemal Reşid Rey ve Emel Bey tarafından kurulan bu dernek, orkestraya Rockefeller Vakfı’ndan sağladığı yardımlarla, hem yeni çalgılar satın alabildi, hem de dünyanın en ünlü sanatçılarıyla konserler düzenledi. Wilhelm Kempff. Samson François gibi ünlü piyano sanatçıları bu dernek aracılığıyla İstanbul’a gelerek ve İstanbul Şehir Orkestrası eşliğinde konserler verdiler.

İstanbul Şehir Orkestrasının kurucusu ve ilk şefi Cemal Reşid Rey, 1968’e kadar bu orkestrayı yönetti. Şef yardımcısı olan Demirhan Altuğ da söz konusu orkestrayı kuruluşundan, emekli olduğu 1984 yılma dek yönetti. İstanbul Şehir Orkestrası, 1972’de İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası olarak 92 kişilik bir kadro ile Kültür Bakanlığı’na bağlandı. Orkestranın kadrosundaki en son şef Erol Erdinç’ tir. Topluluğu yöneten öbür şefler arasında, başkemancı Yusuf Güler Aksöz, Cem Mansur, Pertev Apaydın sayılabilir.

Öteki Kurumlar. Öle yandan 1959 da Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nda ilk etkinliklerini gösteren İstanbul Devlet Opera ve Balesi, 1971’de kurulan İstanbul Devlet Konservatuvarı, 1975’te kurulan İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, 1954’te kurulan İzmir Devlet Konservatuvarı Cumhuriyet döneminde ülkemizde çoksesli müziğin gelişmesine katkıda bulunan kurumlar arasında yer aldılar.

1980’e kadar çokseslilik alanında iki tür eğitim kurumu vardı Birincisi besteci, seslendirici yetiştiren kurumlar (konservatuvarlar), İkincisi, öğretmen yetiştiren kurumlar (önce Musiki Muallim Mektebi, sonradan Eğitim Enstitüleri). 1980’den sonra ilk kez Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü seslendirici, besteci ve müzik öğretmeni yetiştirmek kadar önemli bir görevi yüklenerek müzik araştırmacısı, müzikbilimci yetiştirme çabalarına girişti.

Oda Orkestraları. İstanbul’da Cemal Reşid Rey’in kurduğu yaylı çalgılar orkestrası, 1944-1945 konser mevsiminde, Tepebaşı Tiyatrosu’nda altı dinleti verdi. Sanat sorumlusu Saadettin Arel ve vali Lütfi Kırdar’ın desteğiyle yapılan ilk konserde program şöyleydi Re Minör Konçerto Grosso (Vivaldi); Çocuk Sahneleri (Cemal Reşid Rey); Küçük Bir Gece Müziği (Mozart). Bu topluluk yukarda da belirttiğimiz gibi sonradan İstanbul Şehir Orkestrası haline dönüştü.

İstanbul Oda Orkestrası, 1961 yılında Dr. Hamit Alacalıoğlu tarafından Türk-İngiliz Kültür Derneği desteğiyle kuruldu. 1974’e kadar düzenli konserler veren bu topluluğun üyeleri şu kişilerdi Kemanlarda Gülden Turalı, Gönül Gökdoğan, Semih Argeşc Alim Almat, Sona Ohanyan; viyolada Türkay Tekinson, Cengiz Yıldırım; viyolonselde Ergün Kuşçu, Emel Argeşo; kontrbasta Remzi Dölensoy. İstanbul Oda Orkestrası’nın 1961’de, İngiliz Kültür Derneği’nde verdiği ilk kon ser programında şu yapıtlar vardı Abdelazer Süiti (Purcell); Konçertı Grosso (Geminniani); Küçük Bir Gect Müziği (Mozart); Entrodüksiyon ve Al legro (Ravel).

TRT Ankara Oda Orkestrası, Suns Kan, Faruk Güvenç (1926-1982) vt Gürer Aykal’m girişimleriyle, 1977’de kuruldu. 1979’da TRT’ye bağlanan topluluk, düzenli konserler vermeyi turnelere çıkıp festivallere katılmayı sürdürmektedir.

Topluluğun kurulu şundaki ilk üyeleri şu sanatçılardı Kemanlarda Suna Kan, Engin Eralp, Cengiz Özkök, Arda Eralp, Murat Tamer, Muharrem Cenker, Vedat Evren. Leda Cenaz; viyolalarda Semra Griffiths, Howard Griffiths, Faruk Güvenç; viyolonsellerde Doğan Cangal, Ali Doğan, Gülören Cangal; kontrbasta Selçuk Sun; çembaloda Selçuk Gündemir. İlk konserini 1977’de Ankara’da Devlet Konser Salonu’nda veren bu topluluğun, söz konusu konserdeki programında şu parçalar yer alıyordu Mevsimler (Vivaldi); Serenad (Mozart); Sinfonietta (Ulvi Cemal Erkin).

İstanbul’da 1983’te kurulan Mimar Sinan Solistleri, 1984 sonuna dek düzenli konserler verdikten sonra dağıldı (topluluk yaylı çalgıları içeriyordu). Topluluğun üyeleri şöyle sayılabilir Kemanlarda Saim Akçıl, Yusuf Güler Aksöz, Gülden Turalı, Gönül Gökdoğan, Nuri İyicil, Zeynur Erengönül, Mesut Çınar; viyolalarda Özer Sezgin, Ani İnci, Ersin Pamukçu; viyolonsellerde İhsan Kartal, Tayfur Çağlıyansu, Ferhan Öktem; kontrbasta Engin Babahan; klavsende Ayşe Savaşır.

İstanbul Filarmoni Oda Orkestrası ise 1983’te kurulan ve halen düzenli konserlerini sürdüren bir başka topluluktur. Cem Mansur’un şef olarak yönettiği bu orkestra Filarmoni Derneği’nin desteğiyle kurulmuştur. Üyelerini şöyle sıralayabiliriz Kemanlarda Saim Peker, Sevil Peker, Gilda Assa, Mine Dinçer, Cemil Özdoğan, Fatih Evcil, Armağan Yesügey, Ülker Gürvardar, Murat Gürol, İffet Güneş; viyolalarda Türkay Tekinson, Selçuk Kundakçı, Ümit Asyalı; viyolonsellerde Zafer Köke, Suzan Altıner, Sami Öztop; kontrbasta Yaz Baltacıgil.

Oda Müziği Çalışmaları. Ülkemizde Cumhuriyet döneminde birçok oda müziği çalışması yapılmış, ikili, üçlü, dörtlü ve beşli gruplar kurulup dağılmıştır. Halen, düzenli konserlerle çalışmalarını sürdüren oda müziği topluluklarını şöyle sıralayabiliriz Yücelen Kuarteti; Özsoy Kuarteti; Ankara Nefesli Sazlar Beşlisi; Ankara Solistleri.

Yorumcular

Gerek ülkemizdeki müzik eğitim kurumlarını, gerekse yabancı ülkelerdeki konservatuvarları bitiren yorumcularımız, bugün dünyanın çeşitli sanat merkezlerinde, ünlü orkestralar eşliğinde verdikleri konserlerle “Türk” adını duyurmaktadırlar. Piyano sanatçılarımız arasında Tuvana Alton, Bedü Aran, Elif Aran, îdil Biret, Suna Erel, Verda Erman, Meral Güneyman, Arın Karamürsel, Yüksel Koptagel, Ersin Onay, Gülsin Onay, Güher-Süher Pekinel, Ayşegül Sarıca, Ergican Saydam, Hülya Saydam, Hüseyin Sermet, Ova Sünder, Seher Tanrıyar, Hülya Tarcan, Gülay Uğurata, judith Uluğ, Oya Ünler; keman sanatçılarımız arasında Saim Akçıl, İsmail Aşan, Tayfun Bozok, Oktay Dalaysel, Ayla Erduran, Nuri İyicil, Suna Kan, Ergün Tekinson; viyola sanatçılarımız arasında da Ruşen Güneş, Ahmet Ediz, Özer Sezgin sayılabilir.

Orkestra şeflerimiz arasındaysa Hikmet Şimşek, Gürer Aykal, Erol Erdinç, Rengim Gökmen. Cem Mansur’u özellikle belirtmek gerekir (ülkemizdeki opera sanatçıları için Bkz. OPERA). Çoksesli Müzik Bestecilerimiz ve Yapıtları.

Ülkemizde çoksesli müziğin kurumlaşması gibi, bu alandaki bestecilerin yetişip, çağdaş yapıtlar yazmaları da Cumhuriyet dönemiyle başlamıştır. Cumhuriyet’ten önceki çoksesli müzik çalışmalarını, marşlar, okul şarkıları, tangolar, operetler ve geleneksel makam müziğinin çok seslendirme denemeleri olarak sayabiliriz. İlk çoksesli müzik bestecilerimiz. Batı ülkelerinde eğitim görerek yurda dönen gençler olup, aynı zamanda bu alandaki ilk eğitimcilerimizdir.

Türk Beşleri olarak anılan topluluk Cemal Reşid Rey, Ulvi Cemal Erkin, Haşan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun ve Necil Kâzım Akses’ten oluşur.

Türk Beşleri’nin çıkış noktası, Türk halk müziğinden ve geleneksel Divan müziğinden esinlenerek, çağdaş çoksesli teknik içinde müzik yazmaktır. Bu genç bestecilere ışık tutan, onları yeni araştırmalara yönelten Atatürk olmuştur.

Atatürk’ün emriyle kurulan orkestralar, düzenlenen konserler, bestelenen operalar, açılan müzik eğitim merkezleri, konservatuvarlar, getirtilen yabancı uzmanlar, dışarı gönderilen genç yetenekler, bugün önemini her an yeniden ortaya koyan olaylardır. İlk kuşak bestecilerinden Cemal Reşid Rey’in bestelediği Sanzeybek adlı türkü 1923’lerdeki ilk çoksesli parça olarak bilinir.

Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıldönümü olan 27 Aralık 1934 gecesi temsil edilmek üzere yapıtlar istemiş, Necil Kâzım Akses’in Bayönder ve Ahmet Adnan Saygun’un Taşbebek operaları bu amaçla bestelenmiş ve Ankara Halkevi’nde Atatürk’ün huzurunda oynanmıştır.

Ankara Devlet Konservatuvarı kurulduktan sonra (1936), Anadolu’nun hemen her köşesinde yıllar boyu yapılmış olan derlemelerden elde edilen halk şarkıları ve halk oyunlarıyla bir folklor arşivi oluşturulmuş, Halil Bedii Yönetken, Muzaffer Sarısözen ve Ahmet Adnan Saygun, bu arşivi düzenlemişlerdir. 1940’ta Adnan Saygun tarafından kurulan Ses ve Tel Birliği de gene aynı araştırmaları ve aynı amaçları kapsar.

Halkevlerinde düzenlenen Batı müziği konserleri ve araştırma kurulları, ülkenin uzak köşelerine kadar çoksesli müziği taşımıştır.

İlk kuşak bestecileri, sonraki kuşakların öğretmeni ve öncüsü olmuştur. İkinci kuşak olarak sayabileceğimiz bestecilerse gene Türk halk müziğinin ritim ve renklerinden, makamsal müziğin gizemsel havasından kaynaklanmışlar, ancak bu etkilenişi kendilerine özgü boyutlarda kullanmışlardır (Bülent Tarcan, Ekrem Zeki Ün, Ferit

Tüzün, Sabahattin Kalender, Nevid Kodallı). İkinci kuşak besteciler arasında, dünyanın çeşitli sanat merkezlerinde admı duyuran İlhan Usman-baş, yirminci yüzyıl müzik tekniğinin getirdiği her türlü yeniliğe açık çalışmalar yapmıştır. Ertuğrul Oğuz Fırat gibi Usmanbaş anlatımım sürdüren, Bülent Arel ve İlhan Mimaroğlu gibi elektronik müziğe uzanan denemeler yapan bestecilerimiz de aynı kuşağın içinde yer alırlar.

Üçüncü kuşak bestecilerimiz yer yer müzikte yalın anlatımla, alımlı ezgilerle, çocuk şarkıları, gençlik koroları üstüne yazdıkları bestelerle temel eğitimde çoksesliliği yerleştirmeye çalışmışlardır (Muammer Sun, Cenan Akın). İlhan Baran, Kemal Sünder, Yalçın Tura, Cengiz Tanç, Okan Demiriş, Kemal Çağlar gene halk müziğinin ve makamsal müziğin kaynaklarını değerlendirmişler ve kendilerine özgü bir özümseme yaparak yeni aşamalar sağlamışlardır.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 1
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir